Bazen sıkılıyorum evet, hem de bu bazenlerin araları çok kısa... Şu an mesela bağıra bağıra şarkı söylemek istiyorum, mutfakta tangur tungur gürültülü bir yemek yapmak da istiyor olabilirim. Gerçekleştirebiliyor muyum peki şu an bunları? HAYIR!
Beni boğuyor bu şehir ! ler, bu apartmanlar, bu insanlar... Dağ başında yaşamak istiyorum ben çok mu zor? Çok mu imkansız kimsenin olmadığı bir kasabada, bir taş evde yaşamak? Şu an mümkünü olsa yoldaydım, nereye hangi şehre gittiğimin önemi yok...
İnsan her zaman bir yere gitmek için yolu kullanmaz elbet. Bazen sadece yolda olmak ister, yol bir araç değil, amaçtır böyle zamanlarda... Ben de şimdi başımı alıp yola gitmek istiyorum.. Çok mu zor? Çok mu imkansız kendimi bir yola vurmam şu an?
Kim gizliden gizliye karar veriyor bunlara? Kimseye hesap vermem ben heheeeyt diye dolaşırken elimi kolumu bağlayan kim? Bu düzen nasıl oturtulmuş böyle, her yeri eğri büğrü, hiç sevmedim.. Yoksa buraya ait değil miyim?
Hadi biri çıkıp adını söylesin bizi bir yerlerde tutanın, yolumuza taş koyanın, ellerimizden kelepçelerle evimize, işimize bağlayanın!!
Efendim? Vicdan, sadakat, sevgi dedi birileri.. Bilmiyorum tartışmaya açık bu konu..
Bir gün gittiğimde o adını şu an bilmediğim şeyi burada bırakacağım.. Tam bu noktada.. Uzaklaşınca da ona "nanik!" yapacağım...
P.S: Sadece bir sıkılma idi, ehemmiyetsiz kelimelerin bir araya getirdiği bir yazı idi. Bitti.. Gözüm aydın, gözünüz aydın.. (:
hzl'12